Loading

SÜRDÜRÜLEBİLİR GEÇİCİ YERLEŞMELER

Erden Güven

SPOT: Yakın geçmişte yaşanan Van ve İzmir depremlerinde, aradan geçen zamana rağmen konteyner kentlerde yaşayan insanların var olması “geçici” söyleminin aslında çok uzun senelere yayıldığını ve stratejik olarak doğru bir kurguyla yola çıkılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
SPOT: Yerleşkeler ilerleyen zamanlarda kentte bulunan üniversitenin öğrencileri için ucuz konaklama fırsatı sunabilir, dezavantajlı grupların kullanımına sunulan mekânlara dönüştürülebilir ya da yukarıda bahsedilen eğitim kurgusunun sürekli uygulandığı bir merkeze olarak kullanılabilir.
Kahramanmaraş merkezli yaşanan, 11 ilde 15 milyona yakın insanı ve daha nice canlıyı etkileyen deprem şehirleşmeyi ve aslında bunun bir uzantısı olarak düşündüğümüz yapılaşmayı sorguladığımız; insanın doğa ile uyumlanmasının, gezegenin sahip olduğu eşiklerin bilinciyle hareket etmenin, bilime güvenmenin, doğayı ve bilimi en önemli rehber olarak kabul etmenin önemini hatırladığımız ve kabul etmekten başka çaremizin olmadığını anladığımız bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç içinde sorduğumuz en elzem sorulardan biri “en hızlı, en uyumlu, uzun vadede fonksiyonel bir potansiyel oluşturabilecek bir kent ve kent ekosistemi nasıl kurgulanmalı oldu. Geçici barınma alanları bağlamında yürütülen bu tartışma, sadece yapılı çevre odağında değil, aynı zamanda kent ekosisteminin organik tabanlı ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerin nasıl olacağı yönündeydi. Geçici barınma alanlarının bulundukları coğrafyanın doğal mirası ile uyumlanmış ve yüzyıllardan beri gelen kültürel gelişimiyle zenginleşmiş, sürdürülebilir, geçici ancak uzun vadede dönüşebilen yerleşmeler olması sürecin anahtar kelimesi niteliğindedir.
Doğa ve kültür ile uyumlanan kurgular
Yakın geçmişte yaşanan Van ve İzmir depremlerinde, aradan geçen zamana rağmen konteyner kentlerde yaşayan insanların var olması (ki o bölgelerde yaşanılan depremin yıkıcı boyutlarının bu depremle kıyaslanamayacak kadar küçük boyutta olduğunu da göz önünde bulundurursak) “geçici” söyleminin aslında çok uzun senelere yayıldığını ve stratejik olarak doğru bir kurguyla yola çıkılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Sürdürülebilir yerleşkelerin uzun vadede hem stratejik hem de mekânsal olarak çok aktörlü kurgulanması, uygulama araçlarının çeşitlendiği ve birbirini beslediği bir mekanizma ile düşünülmesi gerekir. Bu süreci farklı başlıklarla ele alabiliriz.
Sürdürülebilir geçici yerleşmelerin kriterleri:
• Yer seçimi Öncelikle donatı alan ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda; kentlerin kırsal çeperlerini de sürece dâhil ederek, jeolojik açıdan yapılaşmaya uygunluğu tespit edilmiş alanların tespit edilmesi önemlidir. Kırsal çeperler tarımsal üretimi destekleyebilecek alanlardır. Doğru tarım teknikleri ile hem üretim hem de uzun vadede eğitim alanı oluşturma ve dolayısıyla iş gücü sağlama potansiyeline sahip alanlar olacaktır.
• Altyapı Bu yerleşimlerin gerek kentteki gerekse de kırsaldaki yerleşim yerlerine yakın olması, içme suyu ve altyapı sorunlarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Atık su ise ilk başlarda çift gözlü foseptiklerle çözülebileceği gibi, büyük ölçekli yerleşkelerde hijyeni sağlamaya yardımcı olacak filtre sistemleri ile de çözülebilir. Gerek altyapı gerekse de kullanıcıların ihtiyacı olan elektrik enerjisi, yerleşkelerin bulunduğu konuma en uygun olacak biçimde, rüzgâr veya güneş enerjilerinden elde edilmesi sağlanmalıdır.
. Yapıların fiziki nitelikleri
Uygarlık tarihinin başlangıcından beri yapı inşasında kullanılan “sıkıştırılmış toprak” malzeme ve inşa tekniği olarak halen pek çok ülkede farklı biçimlerde ve düzeylerde kullanılmaktadır. Toprağın kolay elde edilebilmesi bir yana, hala günümüz dünyasında en sağlıklı yapı malzemelerinden birisidir. Toprak yapı yaşayanlarla nefes alıp verebilen nadir yapılardan biridir. Yaklaşık 3000 yılı devirip, günümüze kadar gelmiş örneklerine halen rastlanabilmektedir. Prof. Dr. Ruhi Kafesçioğlu’nun kendi adına patentini aldığı killi toprak, alçı ve kireç karışımından elde ettiği ve ‘Alker’ olarak adlandırdığı malzemenin gerek deprem gerekse de taşıyıcılık açısından çok iyi sonuçlar verdiği Prof. Dr. Bilge Işık tarafından bizzat İTÜ laboratuvarlarında test edilmiştir. Üstelik toprak duvar inşası imece usulü yapılacak en kolay yapı imalat türüdür. Döşemelerde kullanılacak prekast yapı elemanlarını ise, alanında birçok başarılı buluşa imza atmış Prof. Dr. Mustafa Şahmaran’ın moloz artıklarının agrega olarak kullanıldığı betonarme karışımlarından dökülen parçalar oluşturacak. Bu şekilde yapılar, atık yönetimini kendi inşa sürecine de dâhil etmiş olacaktır. Yapıların imece usulü, içinde yaşayacak olanlarla beraber yapılması, ekonomik olmasının yanı sıra, yerleşkelere yönelik aidiyet sorunu için de verimli sonuçlar verebilir.
Kapasite geliştirme ve sosyal etki
ukarıda da değinildiği gibi kent sadece yapılar bütünü değildir. Yaşayanların onunla kurduğu sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkiler çok önemlidir. Bu bağlamda, geçici barınma yerleşkelerinin etkisi ve yaşayanların bu sürdürülebilir yaşam sürecine olan entegrasyonu için eğitim, dikkat edilmesi gereken başlıklardır.
Kısa ve orta vadede kentlerin en çok ihtiyaç duyacağı kişiler yapı inşaat alanındaki tesisat, mekanik, elektrik, kaba yapı ve benzeri alanlardaki kalifiye elemandır. Uygulamalı eğitim ve yerleşke inşalarında akademisyen ve öğrencilerin katılımıyla atölyeler düzenlenerek kişilerin, mesleğin pratiğini ve teorisini öğrendikleri eğitim içeriklerinin kurgulanması gerekir. Bu süreç uzun vadede de olumlu sonuçlar verecektir. İlerleyen süreçte sertifika programlarıyla 2 veya 4 yıllık yükseköğretim kurumlarına öğrenci olarak girişlerinin önü açılabileceği gibi, ülkemizde genel bir problem olan işçi ve işçilik kalitesiyle ilgili ilk defa akademik düzeyde bazı müdahalelerde sağlanmış olacaktır.
Tarım özelinde ürün yetiştiriciliğinden, katma değerli ürün servisine kadar birçok alanda iyi tarım örnekleri üzerinden uygulamalı eğitimlerin verilmesi afetten etkilenen vatandaşların bu konularda meslek edinmelerini sağlayacaktır. Hele ki verimli toprakların olduğu ve mevcut tarımsal üretimin giderek azaldığı bu coğrafyada, doğru tarım eğitimleri aynı zamanda stratejik gelişim süreciyle de paralel bir karardır. Tarımsal üretim dışında, yerleşkelerin kendi içlerinde barındıracakları merkezlerde, uzaktan çalışma imkânı sağlayabilecek sektörlerde eğitim ve iş olanakları sağlanarak tarım dışında da hem meslek edinimi hem de istihdam sağlanabilir.
Kırılgan gruplardan biri olan kadınlar, eğitim başlığında farklı bir öneme sahiptir. Bu hem örgütlenme süreci hem de kendi kendine yetebilen bütüncül bir dönüşüm için gereklidir. Depremzede kadınların ihtiyaçları doğrultusunda bilinçlendirilmesi, desteklenmesi, döngüsel tarım uygulamaları başta olmak üzere farklı birçok konunun kadınlarla beraber düşünülmesi önemlidir. Değişimi kalıcı ve sürdürülebilir hâle getirecek olan kadınların, bu iş kolları üzerinde kendi aralarında dayanışma ve kooperatifleşmeleri desteklenerek büyümeleri sağlanmalıdır.
Kolektif yaşam kültürü
Yerleşkelerin inşasından kullanımına kadar içinde bulunacağı en önemli olgulardan birisi de “kollektif yaşam kültürü” dür. Geçici barınma yerleşmelerinin yapımında birlikte çalışacak olan insanlar için ortak kullanım alanlarının oluşturulması önemlidir. Ortak mutfaklar, tarım alanları, donatı alanları sayesinde sürekli etkileşim içerisinde olacak, birlikte üretecek ve birbirlerini destekleyeceklerdir. Bu yaşam örüntüsü aslen temel insan yerleşkelerinin ilk hallerine benzer biçimde bir kolektifliğe sahip olacaklardır. Şehirleşme ile birbirinden ve topraktan kopan kişiler, bu yerleşkelerle beraber tekrar insan ve toprak ilişkisi içerisinde yaşamını sürdürecektir. İnsanın insana muhtaç olduğunu birinci elden deneyimleyecek olan insanlar, empati yeteneklerini canlandırabilecek ve kollektif olarak iyileşmeye başlayacaktır. Kollektif yaşam kültürü ile beraber depremin yarattığı travmaları daha hızlı ve etkili biçimde atlatacak olan yerleşke toplulukları yeni inşa edilecek kent yaşamına da daha sağlıklı biçimde uyum sağlayabilecektir.
Fonksiyonel Dönüşüm Uzun vadede bu yerleşkeler için düşünülebilecek alternatif fonksiyonlar yerleşkelerin sürdürülebilirliği açısından faydalı olacaktır. Yerleşkeler ilerleyen zamanlarda kentte bulunan üniversitenin öğrencileri için ucuz konaklama fırsatı sunabilir, dezavantajlı grupların kullanımına sunulan mekânlara dönüştürülebilir ya da yukarıda bahsedilen eğitim kurgusunun sürekli uygulandığı bir merkeze olarak kullanılabilir.
Yerleşkeler, iyi yaşam standartlarına sahip, kendi içinde mekânsal, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda birbirini besleyen bir girişim olmak zorundadır. Bu aynı zamanda sadece kısa süreli acil bir barınma alanı değil, geleceğe dönük farklı amaçlarla da kullanılabilecek bir yapıda inşa edilirse akılcı bir sürdürülebilirlik yolu da açılmış olacaktır. Bu girişimlerin deneyim paylaşımın ve daha çok yaygınlaştırılmasını sağlayacak en önemli araç Ekolojik Kentsel ve Kırsal Tasarım Rehberleri olacaktır. Eğer insanlara işbirliği, sevgi ve şefkatle harmanlanmış insani bir bağ kurma fırsatını verebilirsek yaşamlarını daha anlamlı kılmış olacağız. Psikolojide içsel değerler denen, sahip olduğumuz maddi değerlerden aldığımız anlık hazlardan çok daha derin ve anlamlı değerleri vurgulayan değerler bizim insani olarak serpilip gelişmemizi sağlayan en önemli değerlerdir. Bu yüzden başından sonuna kadar imece kültürünün iyileştirici gücünü kullanan, bu dayanışmanın getirdiği güç ile büyüyebilen toplulukların oluşturuluyor olması sürdürülebilirliğin ana koşulları olacaktır.